Japon Usulü Huzur: Kyoto

Japonların sessiz, sakin insanlar olduğunu duymuşsunuzdur. Bizler gibi tepki vermez ve genellikle (çoğu asya kültüründe olduğu gibi) "toplum huzurunu bozmamak" adına sessizliği tercih ederler. Bu belki kültürle belki de yaşadıkları şehirlerde öğrendikleri bir şey. Çünkü şehirleri de en az onlar kadar sessiz, sakin ve tüm kurallara harfiyen uyan bir yapı sunuyor. Buna en güzel örnek ise imparatorluk zamanlarının gözdesi Kyoto.




Şehir çok eski bir tarihe sahip. Bu tarihi korumak amacıyla kentsel dönüşüm yaşanmamış ya da özellikle engellenmiş. Merkezde çok nadir yüksek katlı binalara rastlıyorsunuz. O kadar ki sanki eski Kyoto evlerini olabildiğinde aynı bırakmışlar.




Şehirleşmeyi minimum tuttukları gibi parklara, derelere de pek dokunmamışlar. Tapınaklara gitmek için kullanılan dar yollara asfalt bile dökmemişler. Bu nedenle de şehir merkezi sanki zaman makinesine binip eski Japonya'ya gelmişsiniz hissi uyandırıyor. Gururla geleneksel Japon kıyafetlerini giyip dışarı çıkmış Japonların sayıca fazla olması da bu hissi daha bir güçlü kılıyor. Hemen aşağıdaki son foto turistler için yapılmış kurmaca bir Geisha kostümü, gerçek Geishalar gündüz vakti evden çıkmazmış pek. Fakat ilk iki fotodakiler Kyoto'ya gezmeye gelmiş ya da Kyoto'lu sıradan insanlar. Neden böyle giyindiklerini sorduğumda kültürleriyle gurur duydukları için Kyoto'yu böyle gezmeyi tercih ettiklerini söylediler. Bazıları da Asyalı turistlermiş, kıyafetleri bir günlüğüne kiralayıp fotoğraf çekiliyorlarmış. Ama onlar dakika başı selfie çektiklerinden kendilerini açıkça belli ediyorlar.




Elbette Kyoto'ya kadar gelmişken çok ünlü turistik mekanlara da uğradık. Fakat dürüst olmak gerekirse bence çok da gerek yoktu. Kyoto ne kadar sessiz sakin bir şehir olsa da, turistik bir cevher olduğundan çok fazla turist çekiyor. Bu da turistik ünlü tapınakları aşırı kalabalık ve stresli yerlere dönüştürüyor.

Bu yerlere gitmesi ayrı dert, orijinalinde huzuru temsil etmesi için tasarlanmış tapınak bahçesinde her köşede fotoğraf çekilenleri itekleye itekleye yürümesi apayrı bir dert. Bu nedenle bu türden turistik yerler arasından birkaçını seçip onlara uğradık sadece. Mesela Kinkaku-ji harika bir manzara sunsa da aşağıdaki fotoğrafı çekerken bir sürü Çinli yaşlı teyze tarafından iteklendim, hadi biz de foto çekicez çekil şurdan türünde laflarla fotoğrafı çektiğim yerde en fazla 5 dakika durabildim. Daha fazla durabilseydim de durmazdım, kalabalık korkunçtu.


Daha az bilinen yerler de vardı, bu nedenle en bilinen iki tapınağa uğradıktan sonra (Kinkanu-ji ve eski Kyoto manzaralı Kiyomizu-dera) az bilinen birkaç yere gidip kafamızı dinledik. Bir tanesi oturup zen bahçesi izlediğiniz çok sakin bir yerdi mesela (Ryoan-ji). Manzarası falan yoktu ama bina eski Japon mimarisine göre yapılmış ve çok güzel korunmuştu. Ayakkabılarımızı çıkarıp binayı gezdik, sonra oturup zen bahçesini seyrettik. İteklenmeden gezdiğimiz tek tapınak burasıydı. Buradaki turistler de daha saygılıydı sanki, yanımızda oturan Amerikalı turistlerle sohbet bile edebildik. Kimse bahçede oturduğumuz yere gelip "kalkın az da biz oturalım, foto çekelim" demedi mesela. Bahçemiz de şöyleydi:


Bir de her Kyoto diye arattığınızda karşısına çıkan bir mekan var, eminim görmüşsünüzdür: Fushima İnari-Taisha. Burası da Kyoto'nun olmazsa olmazlarındandı ve biz de artık kalabalık tapınaklardan bıkmıştık, tapınak olmayan bir yere gidelim dedik. Burası da çok güzel olsa da yine epey kalabalıktı malesef. Yine de güzeldi.



Fushima İnari biraz daha yürümeyi sevenlere hitap ediyor, zira bu kırmızılı yol taa tepelere kadar çıkan uzun bir yol. Hepsine gitmeden bir kısmı gezip dönebiliyorsunuz, ama eminim yukarısı daha az kalabalıktır. Bu yüzden buraya daha fazla zaman ayırıp insanların az olduğu bir zamanda uzun uzun yürümek için gelinmeli. Yoksa kalabalıkta bir şey anlamadan iki foto çekip dönüyorsunuz ve inanın burası şehre uzak olduğundan metroda çektiğiniz kalabalığa pek değmiyor. Evet, malesef ulaşım Kyoto'da bıraz sıkıntılı. Metrolar kalabalık ama işin kötüsü her yere metro yok. Ulaşım genellikle otobüsle sağlanıyor.


Yine de turistik yerlerin de kendine has bir cazibesi var. Mesela genelde bu mekanlarda harika geleneksel Japon yemekleri oluyor. Kalabalık turist kafileleri fotoğraf çeker ve birbirlerini iteklerden siz bunlara dalabilirsiniz. Özellikle aşağıdaki tondaki yeşil (matcha aroması) her yiyeceği tavsiye ediyorum. Çubuğa takılı olan yumuşak hamur gibi bir tatlı ve diğer aromlarını beğenmişsem de bence en güzeli buydu. Dondurma ise bildiğimiz dondurmanın "matcha"lısıydı. 


Turistik yerlere yakın fakat turistik olmayan gizli cevherler de mevcut. Mesela çok ünlü bir bambu ormanı var ve mütemadiyen kalabalık bir yer. Fakat ormanın ilerisindeki dere kenarı, köprü manzarası çok güzel. O kalabalıktan sonra oturup dinlenmek, bir yandan da etrafı seyretmek için harika bir yer. Şu aşağıdaki fotoğraf mesela o dev köprü yakınlarında çektiğim bir fotoğraf. Köprüdeki adam nereye bakıyor, orada oturan diğer Japon neler düşünüyor kim bilir?


Ya da mesela Gion'da (kalacak yerinizi Gion bölgesinden ayırtmanızı şiddetle tavsiye ederim, eski Kyoto sokaklarında dilediğiniz kadar yürüyebilir ve kaldığınız yere de yürüyerek hemen dönebilirsiniz, metroya ve otobüse ihtiyaç duymadan) şöyle bir köprünün dibindeki şu tiyatro binası. Bence çok güzel bir bina ve yeni falan da değil, eski haliyle olduğu gibi duruyor. Köprünün altında dere kenarında yeşil alanlar var ayrıca. Burda Japonlar oturup piknik yapıyor, yabancı turistlerden uzak manzarayı seyrediyorlar. Kalabalıklardan uzak, sakin bir gezilesi yer daha.



Fazla uzatmıyor ve sadede geliyorum: Kyoto harika bir yer, tabi turistik mekanlara fazla uğramazsanız. Yani buraya kadar gelip Kinkaku-ji'yi görmeden olmaz, elbette bu ünlü mekanlara da uğrayın. Ama bence seyahatinizi ikiye bölüp bir yarısını ünlü mekanlara ayırın.Seyahatinizin diğer yarısında da sırt çantanızı alın, içine yiyecek içecek doldurun ve kameranızla beraber hiç bilmediğiniz sokaklarda kaybolun. Bence Kyoto'nun en gezilip görülesi yerleri eski sokaklarıydı. Turistik yerlerde kalabalıktan doğru dürüst keşfe çıkamıyorsunuz bile. Oysa sokaklar 7/24 ziyarete açık ve kalabalıktan uzaktalar. Yazımızı bu sokaklardan birkaç kareyle noktalıyor ve bir başka yazıda görüşmek üzere hoşçakalın diyoruz.